30 Aralık 2009 Çarşamba

Elif Şafak'tan tadımlık bir kitap Kağıt Helva


Yazı yazmayı bir yolculuk olarak gören yazar Elif Şafak, 15 yıllık yolculuğunu bir alıntı kitabı olan Kağıt Helva'yla süsledi. Şöyle bir durup da geçtiği yollara "neler yazmışım, kalemimden neler çıkmış" diye bakmak isteyince tüm kitaplarını satır satır taradı ve içtenliği olan alıntıları derledi. Aşk, insan, yolculuk, varoluş, inanç... gibi dokuz bölümden oluşan kitap için "Kağıt Helva daha evvel Türkiye’de yapılmamış, tadımlık bir kitap. Karın doyurmak değil amacımız, ağız tatlandırmak, zihin tatlandırmak, gönül tatlandırmak. 'Kağıt' ile 'tatlı'nın birlikteliğini sevdim. Çocukluğumuza kadar uzanan sıcacık bir çağrışımı var. Kağıdın üzerine konmuş birkaç tatlı kelam olmasını arzu ettim" diyor.



Aşk, çok fazla ilgi gördü. Belki de daha önce kitaplarınızı okumayanlar sizi ilk kez Aşk’la tanıdı. Kağıt Helva, bu tür okuyuculara kendinizi tanıtmak için yapılan bir çalışma mı oldu?
- İlk romanım Pinhan’dan bu yana beni takip eden kemik bir okur kesimi var. Ayrıca daha sonra Mahrem ya da Araf romanıyla ilk defa okumaya başladı kimileri. Ya da Bit Palas, Baba ve Piç veya Siyah Süt ile. Yani farklı okurlar bu edebiyat yolculuğuna farklı duraklarda katıldılar. Her romanla beraber biraz daha genişledi okur sayısı. Evet, kimileri de ilk defa Aşk ile beni okumaya başladı, şimdi geriye giderek diğer romanları okuyorlar. Kağıt Helva bütün bu farklı duraklar arasında bir bütünlük kuruyor. Bu anlamda çok özel bir kitap. Bir yazarın geçtiği yolları gösteren bir yol haritası gibi.

KİTAPLARI SATIR SATIR YENİDEN OKUDUM

İlk kitabınız Pinhan olmasına rağmen Kağıt Helva, Araf ve Aşk’tan alıntılarla başlıyor. Onlar sizi daha mı çok etkilemişti?
- Kağıt Helva’da bugüne kadar yazdığım dokuz kitabımdan seçme alıntılar var. Bunları kronolojik bir sıraya sokmadık. Onun yerine, daha doğal, daha samimi bir akış oluşturduk kitapta. Şu çok dikkatimi çekiyor: Baktığım zaman her kitabımın bir öncekinden çok daha farklı olduğunu görüyorum. İçerik farklı, üslup farklı, enerjisi farklı. Kendini kolay kolay tekrar etmeyen bir yazarım.
Kitabı aşk, insan, yolculuk, varoluş, inanç... gibi dokuz bölüme ayırmışsınız. Bu başlıkları ve sıralamasını ne düşünerek hazırladınız? Örneğin sizce aşk, insanın hayatında daha ön sırada gelen bir kavram mı?
- Aşk benim için temel bir kavram. Sadece benim için değil ki... Bence kainatın özü aşk. Yaradılışımızın gayesi aşk. İnsanın aradığı derya aşk. Hani romanda derviş diyor da, “Hepimiz tamamlanmamış bir sanat eseriyiz. Ömrü hayatımız tamamlanmaya çalışmakla geçiyor. Ve bizi tamamlayacak olan yegane öz aşk.” O yüzden Kağıt Helva’da bu temayı başa aldık. Ama onun dışındaki temalar arasında bir hiyerarşi kurmadık. Her biri önemli. Yolculuk da kadınlık da inanç da varoluş da.
Alıntıları seçmek için tüm kitaplarınızı yeniden altını çizerek okudunuz mu? Bu ne kadar zamanınızı aldı?
- İlk kitabımın yayınlanışından bu yana 15 sene geçti. 15 senedir yazdığım hiçbir kitabı sonradan dönüp okumadım. Hep ileriye baktım, henüz yazmadığım kitaba. Fakat işte bu sene ilk defa öyle bir ruh hali geldi ki, durup “neler yazmışım, kalemimden neler çıkmış” bakmak istedim. Kağıt Helva’yı hazırlarken Doğan Kitap'taki editörümle beraber yüzlerce alıntı taradık. Satır satır yeniden okuduk. En zoru bunlar arasından seçmek oldu. Ama çok keyifli bir çalışma oldu bizim için. Okurların da seçilen alıntıları seveceklerini umut ediyorum. Hem derinliği hem içtenliği olan alıntılar bunlar.

BAZI ALINTILAR BENİ DE ŞAŞIRTTI

İncelemeyi yaparken “Ben bunu nasıl yazmışım” ya da “Şuraya şunu eklemeyi unutmuşum” dediğiniz bölümler var mı?
- Elbette. “Ben bunu nasıl yazmışım?” dedim, hem de pek çok kez. Çünkü ben kendi yazdıklarımın sahibi değilim, kelimelerimin efendisi değilim. Öyle okurlar var ki benden çok daha iyi biliyorlar kitaplarımın katmanlarını. Ben o kadar “bilinçli” ve “akılcı” yazmıyorum ki. Roman yazarken sanki sarhoşum, çoğu zaman öyle bir sezgisel akışa kendimi bırakarak yazıyorum. O yüzden seneler sonra dönüp bakınca beni de şaşırttı kimi alıntılar. Mesela Mahrem’de şişman kadının çözümlemelerini şaşırarak okudum. “Elim neler yazmış” dedim.
Alıntıları yapmadan önce favori kitabınız hangisiydi, şimdi hangisi?
- Her kitap yeni bir yolculuk, bir tazelenme demek benim için. YazdıKlarım arasında favori kitabım yok. Öyle bir ayırım yapamam. Ama illa da bir tercih sorarsanız tek bir şey söyleyebilirim: henüz yazmadığım roman favori romanım.

RESİMLE KELİMELER DANS EDİYOR

Neden resimli bir kitap hazırlamayı tercih ettiniz?
- Kağıt Helva sadece içeriğiyle değil, estetiğiyle de çok özel ve özenli bir çalışma. Bu kitabın tasarımını Uğurcan Ataoğlu yaptı. Aşk’ın kapağının tasarımı da ona ait. İçindeki resimler ise uluslararası sanatçımız M.K. Perker’e ait. Ve onlarla çalıştığım için kendimi şanslı sayıyorum. Bence bu kitap sunumuyla da değerlendirilmeli. Resim ile kelimenin dans ettiği bir kitap bu. Biz kültür olarak eskiden bunlara dikkat ederdik. Bugün hangi müzeye giderseniz gidin, eski el yazmalarına bakın, muhteşem bir süsleme sanatımız vardı. Haritalarda, el yazması kitaplarda... içerik kadar sunum da önemliydi. Zaman içinde estetiği ihmal ettik. İçerik kadar estetiğe de kıymet veren kitaplar yazmak istiyorum.
“Dostluğumuz süresince nadide bir güzelliği paylaştık; durmadan birbirini yansıtan...” diye devam eden kitabın son alıntısında okuyucunuza mı mesaj gönderiyorsunuz?
- Hayır, bir mesaj vermiyorum. Bence bir kitabı binlerce, hatta milyonlarca insan okur ama herkesin okuması tek ve biriciktir. Kimsenin okuması kimseninkine benzemez. O yüzden yazarların okurlarına mesaj vermemesinden yanayım. Okur kendisi bilir, kendisi karar verir.
“Ben” bölümündeki resimde kendisiyle yüzleşen bir kedi görüyoruz. “Sen”de ise başka bir kediyi izliyor aynı kedi. Buradan izleyiciyi izliyorsunuz diye algılayabilir miyiz?
- Ben okurlarımı “ruhdaşım” olarak görüyorum. Bu dışarıdan bakanların kolay kolay anlayamayacakları bir ruhsal, duygusal ve zihinsel paylaşım. Kalpten kalbe bağlar var ve bu bağlar kelimelerle kuruluyor. Okurlarla zaten sürekli ve dinmeyen bir sohbetim var. Edebiyat etkinliklerinde, imza günlerinde canı gönülden dinliyorum onları. Ne söylediklerini, sorunlarını, arzularını, kırgınlıklarını dinliyorum. Her yazarın özünde iyi bir dinleyici olması gerektiğine inanıyorum.


(Deniz İnceoğlu - Hürriyet Gazetesi sayfa 6 - 22.12.2009)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder