23 Haziran 2011 Perşembe

Neler oldu, neler dediler!

KEANU REEVES KİTAP YAZMIŞ
İnternette dolanırken şans eseri fark ettim. Matrix serisiyle daha da popüler olan ünlü oyuncu Keanu Reeves meğer bir de kitaba imza atmış: Ode to Happiness. Adını Türkçe'ye çevirmeye çalışırsak Mutluluğa Övgü diyebiliriz. Kitap aslında Alexandre Grant'ın çizimlerinden oluşuyor. Reeves de metinleri
ni hazırlamış. Yazılan kritiklere göre, her sayfadaki farklı cümleler, adeta Keanu Reeves'in "kendine acıma" duygusunu yansıtıyormuş. Reeves ise kitap hakkında şöyle diyor: "Mutfağımda arkadaşım Janey'le takılıyorduk. Bir yandan da radyo açıktı. O sırada depresyonlu, acı dolu nostaljik müzikler çalıyordu. Yani, çok yalnızım, terk edildim, kalbim kırıldı... gibi
cümleler çok fazlaydı. İnanılmaz korkunçtu. İşte bu sırada kağıda bir şeyler karalamaya başladım: 'Banyo yapıyorsun, mumu yaktın ve depresyondasın...' Bu cümleler o sırada Janey'yi çok güldürdü. Ben de bu şekilde kendime acıyarak yazmaya devam ettim."
Kitap geçen şubat ayında yayımlandı. Amazon'da bulmak mümkün. Yalnız fiyatı 20 euro'nun üzerinde.

DR. HOUSE ASLINDA SPORCU OLMAK İSTİYORMUŞ
Almanya'nın önemli gazetelerinden Die Zeit'ta geçen hafta Hugh Lauries, nam-ı diğer Dr. House'la röportaj vardı. Muhabir, henüz 16
yaşındayken tüm hayallerini gerçekleştirdiğini, müzisyen ve oyuncu olduğundan bahsediyor, bir de babasının mesleği doktorluğu da oyunculukta iyice öğrendiğini söylüyordu. Ancak bu yoruma Lauries'in cevabı aynen şöyle: "Aslında komik olan, oyunculuğun benim için çok büyük bir hayal olup olmadığından çok emin değilim. Açıkçası İngiltere Milli Takımı'nda ünlü bir kriket oyuncusu olmayı çok isterdim. Ama sanırım bu, gerçekten bir hayal olarak kalırdı.

ARTIK METALLICA YOK LOUTALLICA VAR
Müzik dünyası geçen hafta pek de beklenmeyen, olması hayal gibi nitelendirilen bir haber aldı.
Metallica ve Lou Reed birlikte albüm hazırlamışlar. Metallica'nın resmi sitesinden verilen bilgide henüz yayımlanma tarihi belirtilmemiş. Ama geçen hafta kayıtları bitirdiklerini,a toplam 10 şarkı olduğunu söylemişler. Albümün ortaya çıkış hikayesiyse 2009'a dayanıyor. Rock and Roll Hall of Fame'de Lou Reed ve Metallica birlikte konser vermişti. Hemen ardından Reed, grubun San Francisco'daki stüdyosuna görüşmeye gitmiş. Geçen birkaç ayda da kayıtları hazırlamışlar. Bu muhteşem birlikteliğe acaba "Loutallica" adını verseler nasıl olurdu...


(Deniz İNCEOĞLU - Hürriyet Keyif - 18.06.2011)


9 Haziran 2011 Perşembe

Son noktayı Zafer Başoğul koydu

Bir önceki "Kitabın içeriğine değil nasıl pazarlandığına bak" başlıklı yazımı okuyanlar bilir. Son bir yıldır kitap piyasasında icat edilen pazarlama yöntemlerinden bahsetmiştim. Blog yazarının kitabı "Küçük Aptalın Büyük Dünyası", Yedi Ölümcül Günah serisi, Aykut Oğut'un ayna kapaklı son kitabı ve barkot sistemini kullanan "1 Kadın 2 Salak" verdiğim örnekler arasındaydı. Her birinin kendine özgü yeni pazarlama, okuyucunun ilgisini çekme yöntemleri var.
Tüm yapılanlar iyi mi yoksa kötü mü, uzun uzun tartışılabilir. Ama bunlara son noktayı Zafer Başoğul'un
ilk kitabının koyduğunu yazmadan edemeyeceğim. Başoğul'un geçen hafta birkaç yerde röportajı çıktı belki denk gelmişsinizdir.
Evet, o kitaptan bahsediyorum... Arka kapağında prezervatif olandan.
Kitabın ismi "Af". Kapağındaki alt kısma,
"Birilkeninhikayesi" diye not düşülmüş. Konusunu okumak için arkasını çeivirdiğinizdeyse sizi gerçek bir prezervatif karşılayacak. Bunu gören insan haliyle kitabın konusunu çok daha fazla merak ediyor. Aklı fesat olanlar "Uygulamalı bir yöntem mi var acaba" diye bile düşünebilir...
Kitap, nefret ve sabır üzerine kurulu altı yıllık tutkulu bir aşk hikayesini anlatıyor aslında. Bir de aşk ve ilişki üzerine derinden incelemeler yapıyor, detaylar veriyor okuyucuya. Ama kitabın asıl misyonunun Türkiye'deki HIV Pozitif gerçeğine bir gönderme yapmak olduğunu söylüyor yazar Zafer
Başoğul. İşte bu yüzden kitabının arka kapağına bir prezervatif yerleştirmiş. Prezervatifle ilgili tüm önyargıları da göze almış.
Hatta kendisi şöyle de bir cümle kuruyor: "Prezervatifi bir promosyon malzemesi yaptığım söylenebilir, dikkat çekme öğesi olarak kullandığım düşünülebilirdi. Fakat benim kitapta anlatmaya çalıştığım ilk konu, bir ilkenin hikayesidir. Bu hikaye ile birlikte Türkiye'de bu tabu ürün prezervatif ile ilgili bir adım atma isteğim, bazı riskleri göze almam gerektiğini düşündürdü. Öte yandan bu kitap bir sosyal sorumluluk misyonu da üstlenecek, HIV Pozitif ve AIDS gerçeği hakkında da bir deşifre yapacaktı."
Hepsi iyi güzel hoş da, sanırım tüm bunları söylerken kendisinin Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun olduğunu ve uzun yıllardır halkla ilişkiler yaptığını da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Artık durum, bir pazarlama harikası mı yoksa gerçekten sosyal sorumluluk projesi mi siz karar verin...

(Deniz İNCEOĞLU - Hürriyet Keyif - 4.6.2011)


2 Haziran 2011 Perşembe

Kitabın içeriğine değil nasıl pazarlandığına bak

Herhalde en fazla bir yıl olmuştur...
Kitleler daha çok internet kullanmaya başlayıp özellikle de cep telefonlarından sürekli sosyal ağ bağlantısı kurduklarından kitapçılar da kendini bu dünyaya kaptırdı.
Önce büyük bir Pucca furyası patladı. İnternette kendi blog'unda günlük tutan Pucca, yüzünü Marilyn Monroe'nun fotoğrafıyla kapatarak kendi kitabının kapağı oldu. "Küçük Aptalın Büyük Dünyası" adıyla yayınlandı, pek çok kişinin merakını uyandırdı.
Birkaç ay önce de İstanbul sokaklarının duvarlarında "Dex" ya da "X" gibi ne olduğu belirsiz simgeler görülmeye başladı. X’in bilinmeyen anlamına gelmesi doğru ve dikkat çekici bir noktaydı. İnsanlar merak etti. Aslında bu imgeler, Dex Kitap'ın "Yedi Ölümcül Günah" serisinin reklamıydı. Yayımcıların söylediğine göre gece kulübü sanıp, rezervasyon için arayanlar bile
olmuş. Dex Kitap'ın amacı, 16-25 yaş arasındaki gençlerin ilgisini çekmekti. Bakın Doğan Egmont Genel Yayın Direktörü, o dönemde Hürriyet Cumartesi'ye verdiği röportajda ne demiş: "Dex eğlenceli ve fantastik bulduğunuz, korktuğunuz ne varsa onları vaat ediyor. Çünkü günümüz gençleri fantastik ve kurgu üzerine kitaplar okumayı seviyor. Paranormal ilgilerini çekiyor.
Her şeyi mobil olarak yaşıyor. Bu yüzden Dex Publication’ı (yayınevi) kısaltarak www.dexpub.com internet sitesini kurduk. Blog işlevi de gören bu site, bir nevi gençlerin iletişim noktası olacak. Yakında bu site üzerinden açılacak bir bölümde günahlarını paylaşacaklar. Sitede bir de ‘Yedi Ölümcül Günah’ serisi için çektiğimiz klip var. Başrolünde oyuncu Özgür Özberk oynuyor. Gençlere tek bir mekanda bile yedi günahla karşılaşabileceklerini göstermek istedik."

AYNALI MI
MOBİL BARKOTLU MU

İşte bu tür şeyler geçen haftalarda olanların zeminini hazırladı belki de...
Kitapçılar okuyucuların ya da hâlâ okumayanların ilgisini çekmek için farklı farklı pazarlama yöntemleri başlattı. Kimisi kendince bir şeyler buldu, kimisi günümüzün teknolojisini sıkı takip edip işe girişti.
Örneğin iki yıl önce çıkardığı ilk kitabı "Evrenden Torpilim Var"la adını duyuran Aykut Oğut, bu kez kapağına 10.4 x 17.3 santimetre boyutlarında bir ayna yerleştirilen bir kitap çıkardı. İsim koymadığı kitap için "Herkes kendi doğrusunu bulsun istedim. Sonra kitaplara isim verdiğimizi ve bunları bile okuyucuya dikte ettiğimizi düşündüm. Bu yüzden kitaba isim koymadım. Bu yeni kitap kendi doğrularınızı masaya yumruk gibi vurmanızın faydalarını anlatıyor" diyor. Yani bir nevi "Aynaya bak, kendini gör" diyor yazar. Ya da belki de "Öyle tek düze işler artık satmıyor, kapakta dikkati çektin çektin, çekemedin olmaz" demek istiyordur.
Aynı dönemde çıkan bir diğer ilginç kitap da "1 Kadın 2 Salak".
Alkışlarlayaşıyorum sitesinin kurucusu Mesut Bahtiyar ve ilk
yöneticisi Varmicaycen'in beraber yazdıkları bu kitap interaktivitenin basılı kitaplara nasıl yansıdığının son noktası sayılabilir.
Kitap, güzel ve akıllı bir kadının ve tehlikeli iki salağın başrollerinde olduğu romantik bir gerilim. Buraya kadar her şey normal. İlginç olan kısmı, sayfalarındaki mobil barkotlar. Okur, kahramanlarımız Fatih ve Livio’nun macerasına tat katan ayrıntılara müzik, fotoğraf, video ve konum bilgisi olarak da ulaşabiliyor. Kitabın sayfalarına yerleştirilen mobil barkotları, cep telefonlarınızın kamerasıyla okutarak, internet üzerinden sürpriz içeriklere ulaşabiliyorsunuz. Örneğin kahramanlarımız okuduğunuz sayfada bir kafede oturuyorsa, siz oradaki barkoda tıkladığınızda onların kafede dinlediği müziği duyabiliyorsunuz. Ya da aralarında konuştukları film ya da dizilerin kısa yollarını görüyorsunuz. Kitabı anlamak için bu barkodları kullanmanız şart değil. Uygulama sadece eğlenceyi artırmak, okuyucuyu kitabın içine biraz daha çekebilmek için...
Bunlar dışında son dönemde pazarlama tarzı en çok hoşuma giden kitaplardan biri de Domingo'dan çıkan "ON BİR". İnanın daha konusuna bakmadım. Çünkü kapağında ilgimi çeken ilk şey "Gölgede tüketiniz" ibaresi oldu. Kendimi bir anda yaz mevsiminin güzelliğinde hissettim. İşte bu da farklı bir sunum...

(Deniz İNCEOĞLU - Hürriyet Keyif - 21.5.2011)