28 Eylül 2010 Salı

Sting keşfetti dünya hayranı oldu


Kültür başkenti İstanbul'da Map İletişim sayesinde yepyeni bir müzik aktivitesi başlıyor: Good Music in Town. İlk konuğu ise 8 Ekim'de Sting’in Londra’da küçük bir barda keşfettiği, dünyaca ünlü trompetçi Chris Botti olacak. Üç albümü birden Billboard Caz Albümleri listesine 1 numaradan giriş yapan Botti’nin bugüne dek canlı kayıt ve performans yaptığı sanatçılar arasında Frank Sinatra, Sting, Josh Groban, Andrea Bocelli, Paul Simon, Joshua Bell, Joni Mitchell, John Mayer, Michael Buble ve Aerosmith’in vokalisti Steven Tyler var. Botti, Haliç Kongre Merkezi'ndeki konserde ise, “My Funny Valentine" şarkısını Fahir Atakoğlu'yla birlikte çalacak. Botti'yle müziğe nasıl başladığını ve hayatını konuştuk.

Gençlik yıllarınızdan bahseder misiniz, nasıl bir ailede büyüdünüz?
- Annem hep yanımda oldu. Her hafta beni arabasıyla özel trompet dersine götürürdü. Annemden bana kalan en önemli şey, disiplin duygusu ve bir şeyi ciddiye alma hissi olmuştur. Bunun için ona her zaman teşekkür borçluyum. Müzikle tanışmama da o vesile oldu. Küçük yaşta beni müzikle kaynaştırdı. Zaten kendisi de piyano çalardı.
Peki, hep trompet mi vardı?
- Annem piyano çaldığı için beni ilk önce onunla tanıştırdı. Ama her çocuk gibi itiraz edip farklı bir şey yapmak istedim. Bu dönemd televizyonda Doc Severinsen’i izledim ve trompet çalmanın havalı olacağını düşündüm. Bir iki yıl sonra, 12 yaşımda, Miles Davis’in “My Funny Valentine" parçasını duydum ve o anda bir caz sanatçısı olmak istediğimi anladım. Bugün hâlâ her gün Miles Davis dinliyorum ve onun müziğini takip ediyorum.

STING'DEN GÜNDELİK İŞLERDEKİ TUTKUYU YAKALAMAYI ÖĞRENDİM
Sting sizi keşfettiğinde hayata dair ne tür hayalleriniz vardı? Müzikte profesyonel olmayı düşünüyor muydunuz?
- Sting ve eşiyle birlikte kurup destekledikleri Gökkuşağı Vakfı'yla tanıştık. İlgi alanlarımız o kadar benzeşiyordu ki, hemen arkadaş olduk. Bir yıl sonra, bir turne için grubuna katılmamı istedi, kabul ettim. Bu olay mesleğe atılmama sebep oldu ve bugün gelmiş olduğum noktadan dolayı Sting’e sonsuz minnettarım.
Müziğe yeni başladığınız dönemde kimlerden etkileniyordunuz?
- Freddy Hubbard, Clifford Brown, Chet Baker, Wynton Marsalis gibi tüm büyük trompet sanatçılarının yanı sıra, Miles Davis’ten çok etkilendim. Ayrıca, Frank Sinatra gibi ses sanatçılarını ve Sting, Peter Gabriel, Joni Mitchell, Paul Simon gibi daha çağdaş sanatçıları da sayabilirim.
Milyonların hayran olduğu pek çok ünlü sanatçıyla çaldınız. Bunlardan sizi en çok etkileyen kimler oldu?
- Şüphesiz ki bana tanıdığı fırsatlar dolayısıyla kariyerimin büyük bir bölümünü Sting’e borçluyum. Ondan öğrendiğim en önemli şey, sabah uyanmak, prova yapmak, yoga yapmak, grupla bir yerden bir yere gitmek gibi gündelik işlerde tutkuyu yakalamak oldu. Birçok yönden, kariyerimi Brand New Day turnesinde Sting’le birlikte çalıştığımız o iki üç yıl boyunca öğrendiklerimle şekillendirdim.
Peki, onunla unutamadığınız anınızı anlatır mısınız?
- Sting, grubunda çaldığım günlerde bile, benimle solo yaparak kendimi gösterme fırsatı tanıdı ve kariyerime muazzam destek oldu. Ama beni asıl ben yapan, bu işe sevk etmesi oldu. Üstelik dünyanın her yerinde kendisinden önce sahne alma fırsatını tanıması, kariyerime sıkı bir başlangıç yapabilmemi sağladı. Her zaman en büyük destekçim ve en iyi arkadaşım oldu.
Hayatınız sadece trompet üzerine mi kurulu?
- Evet! Örneğin geçen yıl Los Angeles’ta ev almadan önce, içinde her şeyimi barındıran tek bir bavulla sekiz yıl geçirdim. Sahip olduğum tüm eşya o tek bavula, trompet çantama ve küçük bir seyahat çantasına sığıyordu. Hayatım bundan ibaretti. Bir köpeğe, kız arkadaşa, eşe, kediye, otomobile... hiç yer yoktu. Yaptığınız işe gönülden bağlı değilseniz bu şekilde yaşayamazsınız. Çok zorlu bir programım var. Yılın 300 günü yollardayız ve ben buna bayılıyorum. Üstelik, dünyayı dolaşarak muhteşem grubumla bu düzeyde müzik yapabildiğim için çok şanslıyım.

SOKAKLARDA KAYBOLMAYA BAYILIYORUM

Hangi konser unutulmazdı?
- Söylemesi zor çünkü o kadar çok seyahat ediyorum ki, çok nadiren konsere gidebiliyorum. Ama bir süre önce Winton Marsalis ve Lincoln Center Caz Orkestrası'nı izledim ve Marsalis muhteşem biri! Benim konserlerime gelince, yakın bir süre önce CD ve DVD halinde de çıkan Boston’daki iki gösteri meslek hayatımdaki en önemli olay oldu. Boston Pops ve bunca özel misafir sanatçıyla (Sting, Josh Groban, Yo-Yo Ma, Katharine McPhee, John Mayer, Steven Tyler) birlikte sahneye çıkabilmiş olmak asla unutamayacağım bir şey.
Müzikal anlamda yaptığınız en büyük hata neydi?
- Prova yapmamak! Günlük provalarımı atladığım sadece bir iki günde bile sahnede trompet benden nefret etti.
Sizce bestelerinizin en dikkat çekici yanı nedir?
- Trompetimin sesi en önemli unsur. Aradığım tonu yakalayabilmek üzere gevşeyebilme kabiliyeti de öyle. Çaldığım müzik aletinin yalnızlık içeren tonunu dünya çapında bir dinleyici kitlesiyle buluşturma şansına sahip oldum. Bunun son derece farkında olmam da büyük bir şans.
Müzik dışında sizi ne etkileyebilir?
- Spor ve politikadan gerçekten hoşlanıyorum.
Kendinize ayırabildiğiniz dönemlerde neler yapmayı seviyorsunuz?
- Seyahat etmediğim zaman her gün yoga yapıyorum. Büyük kentlerde yürümekten keyif alıyorum. Ayrıca, otelden çıkıp şehirde yürüyüp keşfederek kaybolmaktan ve ister yol sorarak, ister bir taksiye atlayarak bir şekilde otele geri dönmekten çok hoşlanıyorum.
Yakışıklı bir trompetçi olduğunuzdan sıkça bahsediliyor. Bunun etkilerini görüyor musunuz?
- Medyanın beni görünüşüme göre hangi sıraya koyduğuyla pek fazla ilgilenmiyorum. Her sahne sanatçısının bir imajı olur diye düşünüyorum. Mesela, Louis Armstrong’un mendili, Miles Davis’in takım elbiseleri gibi... Ve eğer görünüşüm insanların müziğimden keyif almasını sağlıyorsa, bu da harika bir şey! İnsanların CD’lerimi dinleyip, daha sonra grubumla çalarken gelip beni izlemelerinden son derece memnunum.

BİLETLER BİLETİX'TE
Ünlü trompetçi Chris Botti'nin Haliç Kongre Merkezi'ndeki konserinin bilet fiyatları 60-225 TL arasında, Biletix'te.


Map İletişim Selim Sefada
EKİM SONUNDA HANCOCK GELECEK

Good Music In Town fikrinin ana amacı, 2010'da Avrupa Kültür Başkenti olan güzel İstanbul’umuzda, kendi alanlarında dünyanın en önemli ve değerli sanatçılarının performanslarını yapmalarını sağlayacak bir platform oluşturmak. Sanatçıların seçimini yaparken uluslararası bilinirliği, kazandıkları ödülleri, yayınlanan albümleri ve dünya müzik endüstrisine katkılarını araştırarak karar verdik. İstanbul denildiği zaman akla ilk gelen tarihi yerlerden biri olan “golden horn” da bulunan Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenecek konserler, üç bin kişilik dünya standartlarında salonu ile müzik severleri ağırlayacak.
Caz Müziğinde, Dünyanın en önemli trompetçisi olarak sayılan Chriss Botti ile Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli müzik adamlarından, besteci ve piyanist Fahir Atakoğlu ile düet yaptırmayı başardık. Bunun yanı sıra yıllara meydan okuyan 12 Grammy, 1 Oscar ve 5 MTV ödüllü caz piyanisti Herbie Hancock da ekim ayı sonunda konuğumuz olacak. Oldies & Goldies’de orjinal grup üyelerinden 2 kişinin hala performans sergilediği dünyanın en fazla tanınan grubu “ABBA the Show” aralık ayında İstanbul’da. Soul ve caz müziğinin yeni starı Vanessa Paradis şubat ayında performans sergileyecek.

(Deniz İNCEOĞLU - Hürriyet Keyif)

22 Eylül 2010 Çarşamba

Bir ineğin hayalleri

Kazara Milyarder!
Şu sıralar nereye gitsem elime bu kitap geçiyor. Kafelerde oturanlar onun üzerine konuşuyor. E tabii insan haliyle "Neymiş ki bu" diye merak ediyor.
İçine bakmaya gerek yok. Daha elinize alır almaz son yılların fenomeni Facebook'la ilgili olduğunu renklerinden hemen anlayacaksınız.
Kabaca bakıldığında, bu popüler sosyal a
ğ sitesinin nasıl kurulduğunu anlatıyor Kazara Milyarder. Ama aslında kapağın çevresine sarılmış kağıtta yazan tek cümlede kitabın ve Facebook'un tüm sırrı ortaya çıkıyor...
"500 milyon arkadaş edinmek için kaç kişiye ihanet etmek gerek?"
İlk okuduğumda ben de, "Aman canım niye düşman edineyim ki..." diye düşünmüştüm. Ama bu cümlede ve kitapta anlatılan bizim değil, Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg'in (26) arkadaşları, dostları...
Hayalleri uğruna dostlarından nasıl vazgeçtiğinin hikayesi.

DAHİ Mİ
SAHTEKAR MI
Belgin Selen Haktanır Us'un dilimize çevirdiği roman, Ben Mezrich tarafından büyük zorluklarla yazılmış. Çünkü Zuckerberg, onunla konuşmayı sürekli reddetmiş. Yazar da olayı, şimdiye kadar çıkan röportaj, dava tutanakları, kişilerin görüşleri ve çeşitli kaynakları inceleyerek çözmüş. Tüm olayları bir romana dönüştürmüş. Öykünün kahramanı ve herkes tarafından tanınan birkaç kişi dışında herkesin ismini farklı kullanmış.
Hikaye, 2003 Ekim'inde Harvard'da başlıyor. Eduardo Saverin ve Mark Zuckerberg, Harvard gibi bir okulda bolca bulunan, hazırlık okullarından gelme cilalı öğrenciler ve popüler efsaneler arasında dışlanan, iki lisans öğrencisidir. İkisi de, matematikte akademik bir yeteneğe ve kadınlara karşı da eblehliğe varan bir anti-sosyalliğe sahiptir. Eduardo sosyal kabul görme ve cinsel başarının yolunun, üniversitenin ünlü bitiriş kulüplerine girebilmek olduğunu düşünür. Aklı da hep paraya çalışır. Mark ise bir bilgisayar dâ
hisidir. Genç adam, yaz kış ayağında terliklerle ortalarda dolaşır, hiç kimseyle kolay diyalog kurmaz. Zamanının çoğunu bilgisayar başında geçirir. Bu arada Harward’da yelken takımının gözdesi olan ikiz kardeşler, Tyler ve Cameron Winklevoss, Harward ortamında insanların birbiriyle tanışmasını kolaylaştıracak bir internet sitesi kurmayı düşünür ve Mark'la görüşürler. Fakat aralarında bir anlaşma yapılmadığı gibi bir para alışverişi de olmaz. Bir gece Eduardo, Mark’a iki kız bulduğunu, dördünün birlikte çıkabileceklerini söyler. Ama gece Mark için başarısız geçer. Duruma bozulan Mark, hışımla döndüğü öğrenci evinde bilgisayarının başına oturup okulun veri tabanına girer. Harward’daki kızlardan intikamını alacak bir fikir bulmuştur. Tek tek kızların resimlerini bulur, The Facemash adını verdiği siteye yerleştirerek onları güzellik oylamasına açar. Önceleri sadece kendi arkadaşları arasında yapılan bu oylama, giderek popüler olunca sitenin link’i elden ele dolaşır. Birkaç gecede yüzlerce öğrenci siteye üye olur, çok geçmeden sitenin ünü Harward sınırlarını da aşar. Mark sitenin ismini The Facebook olarak değiştirmiştir bile... Artık yetersiz kalan bilgisayarların yenilenmesi için Eudardo, Mark’a 1000 dolar verir. Eudardo artık Facebook’un ilk yatırımcısı olmuştur. Facebook popüler olunca Winklevoss kardeşler Mark’ı onların fikirlerini çalmakla suçlar. Fakat bu sırada Mark, fikrini Silikon Vadisi'nde geliştirme peşindedir... Mark’la işin en başında yaptıkları anlaşma gereği Facebook’un ortağı olan Eduardo, büyük yatırımcıların devreye girmesiyle anlamadığı sözleşmelere imza atar ve devre dışı kalır. Bu sırada Mark ise mankenlerle gününü gün etmektedir.
İşte tüm bunlar bu entrikalı hikayenin, Facebook gerçeğinin küçük bir parçası. Belki de sorulması gereken asıl soru: Mark Zuckerberg bir dahi mi, yoksa arkadaşlarına ihanet edip başkalarının fikr
ini çalarak bugün dünyanın en genç zenginlerinden olan bir sahtekar mı? Bunun kararı size kalmış...

FİLMİNİ DE İZLEYİN
Kazara Milyarder, Yedi, Dövüş Kulübü ve Benjamin Button’ın yönetmeni David Fincher tarafından filme de çekildi. İsmi Sosyal Ağ (The Social Network). Oyuncular arasında Jesse Eisenberg ve Justin Timberlake gibi isimler de var. Türkiye'de 22 Ekim'de gösterime girecek. Meraklısına duyurulur!

(Deniz İneoğlu - 18.09.2010 - Hürriyet Keyif)