31 Ekim 2011 Pazartesi

Ne hissediyorsun?

İKSV'nin gösteri mekanı Salon'da her pazartesi Talimhane Tiyatrosu, "Önce Bir Boşluk Oldu Kalp Gidince Ama Şimdi İyi”yi sahneliyor. Seçil Honeywill'in Lucy Kirkwood’un eserinden günümüze uyarladığı eser, zengin olma hayalleriyle Ukrayna'dan İstanbul'a gelen Dijana'nın bir erkek tarafından kandırılıp pasaportuna el konulmasının ardından yaşadıklarını anlatıyor. Modern çağın en önemli sorunlarından biri olan "kadın ticareti" konusunu işleyen oyun, insan tacirliğinin geldiği boyutu sahneye taşıyarak, bunu, özellikle kadınlar üzerine dayatan sistemi eleştiriyor.
Türkiye'nin hâlâ en önemli sorunlarından biri, kadın ticareti. İyi bir iş, iyi bir yaşam vaadiyle kandırılan, özellikle Rusya ve Ukrayna kökenli kadınlar kötü şartlarda Türkiye'ye getirilip, yine kötü şartlarda yaşamaya zorlanıyorlar. Pek çoğu ne yazık ki seks kölesi olarak çalıştırılıyor. Pasaportlarına el konuluyor, kaçak giriş yaptıkları için polise de sığınamıyorlar.
Bu kadar yaygın bir sorun olmasına rağmen, kadın ticareti konusunu tiyatro sahnelerinde pek rastlayamamıştık şimdiye kadar. Sonunda Talimhane Tiyatrosu Sanat Yönetmeni Mehmet Ergen, bu işe el attı. "Önce Bir Boşluk Oldu Kalp Gidince Ama Şimdi İyi" adlı oyunu sahneye taşıdı.
Eser, henüz 27 yaşındaki İngiliz yazar Lucy Kirkwood'a ait. İlk oyununu 2005'te yazan Kirkwood, eleştirmenlerden tam not aldıktan sonra kariyerinde ilerleyerek devam etti. Mehmet Ergen, ilk önce Londra’da genel sanat yönetmenliğini yaptığı Arcola Theatre'ya taşıdı bu eseri. Hapishanedeki kadınlarla buluşarak yalnızca kadın yazar ve yönetmenlerle çalışan Clean Break adlı tiyatroyla ortak çalıştı. Ancak bu iş Türkiye'ye de gelmeliydi. Ne de olsa, bu konu ülke de büyük sorundu. Eserin Türkçe çeviri ve uyarlamasını Seçil Honeywill yaptı. Esra Bezen Bilgin ve Güliz Gençoğlu'nun sahnelediği oyunda Ukrayna'dan İstanbul'a gelen Dijana'nın bir erkek tarafından kandırılıp pasaportuna el konulmasının ardından yaşadıkları anlatılıyor. Fuhuş çetesi üyelerinden birine aşık olan ve sonuna kadar umutlu olmaya çalışan genç bir kızın öyküsü bu. Polis nezaretinde tanıştığı bir başka kız; birlikte Türkiye’ye gelince yaşadıkları ve öncesi... Mehmet Ergen hikayeyi anlatırken dekorda ağırlıklı olarak yatak unsurunu kullanıyor. Dijana'nın aşık olup kapatıldığı evin yatağı, nezarethane yatağı ve fuhuş yapılan yatak... Bu şekilde tüm konu, daha çarpıcı bir hâl alıyor.

*** Oyun, ismini yedi yaşında bir kıza yapılan kalp naklinin ardından kendisine yöneltilen “Ne hissediyorsun?” sorusuna verdiği, gazetelere yansıyan cevabından alıyor: "Önce Bir Boşluk Oldu Kalp Gidince Ama Şimdi İyi."


Yönetmen Mehmet Ergen
OYUNDA ERKEKLER DE VAR AMA
FİGÜR OLARAK DEĞİL

Lucy Kirkwood'un eserini tiyatroya uyarlamaya nasıl karar verdiniz? Eserde dikkatinizi çeken ne oldu?
- Oyun ilk önce Londra’da genel sanat yönetmenliğinı yaptığım Arcola Theatre ile hapishanedeki kadınlarla buluşarak yalnızca kadın yazar ve yönetmenlerle çalışan Clean Break adlı tiyatronun ortak bir çalışması olarak ortaya çıktı. Daha sonra ben, oyunu Türkiye’ye uyarlamaya karar verdim. Çevirmen Seçil Honeywill'le birlikte çalışıp oyunun sıradışı bir kurgusu olması ve bir oyuncu için inanılmaz malzemeler sunması çok önemliydi. Ancak yönettiğim her oyunda olduğu gibi bu oyunu sahneleme kararı almamda en büyük etken konusu oldu.
Kitaptan ne kadar faydalanıldı?
- Kurgusal ve karakterler arası çatışmalar olarak birebir uyarlandı.
Kitap üzerine yapılan güncel eklemeler oldu mu? 
- Tabii ki. Olayın Türkiye’deki fuhuş meselesine eğilmesinden dolayı Odesa, Ataköy, Antalya hattı üzerinden bir coğrafya seçildi. Levent’te bir villada bakıcı olma hayalleri, Kanyon’dan alışveriş etmek, Tefal, Arçelik sahibi olmak... Bunlar hep bizim eklediğimiz şeyler. Bir de tabii oyunun aslında Nijeryalı ve Hırvat karakterler var, biz bunları Ukraynalı ve Türkmen yaptık.
Neden oyunun ismini kalp nakli geçiren kıza sorulan cevaptan aldınız? Bu cevap oyunun tamamını nasıl özetledi? 
- İsmi yazar seçti. 7 yaşında bir çocuk bile bir başkasının kalbiyle yaşayabiliyor. Başka kalperle başka hayatlar yaşanabiliyor. Bunun da ötesinde cesaret gösterip hayatını değiştirmek çok önemli bu oyunda. Ana karakter Dijana da bunu yapıyor, İstanbul’a geliyor; yeni bir hayat için.
Hazırlanırken Türkiye'deki gerçek öykülerden de yararlandınız mı?
- Türkiye’de bu gibi durumları yaşayanları çağrıştıran birçok öge var ama temelde bir insanın hikayesiyle binlerce kişiye dikat çekiliyor.
Oyunda sadece iki kadın oyuncu yer alıyor. Erkeklere ya da diğer yan figürlere yer verilmemiş. Neden böyle bir yol izlediniz? 
- Aslında verildi. Açık ve net başka erkekler de var oyunda. Ama onları canlandıran erkek oyuncular yok. Bu hem yazarın, hem de İngilizce’de yaptığımız yapımın bir sonucu; kadın ağırlıklı bir oyun yazılması. Tiyatroda kadınlara öncelik vermenin en önemli yolu kadının başrolde olduğu oyunlar yazmak ve onlar için mükemmel roller kaleme almak.


SEYİRCİ NE DİYOR
* Bu sorunun daha önce sahnede işlenmediğine inanamıyorum.
* Hep duyup görmezden geldiğimiz bir yaranın birden karşımıza çıkması ne kadar etkileyici.
* Esra Bezen Bilgin inanılmaz bir oyuncuymuş.
* Tiyatro işte bunu yapmalı.
* Nasıl yani, bu yazar 1984 doğumlu mu?

HER PAZARTESİ
Talimhane Tiyatrosu'nun sahnelediği "Önce Bir Boşluk Oldu Kalp Gidince Ama Şimdi İyi” kasım ayında her pazartesi İKSV Salon'da. Biletler 20-25 lira. Tel: 0212 334 07 52.


(Deniz İNCEOĞLU - Hürriyet Keyif - 2011)


28 Ekim 2011 Cuma

Bu haftasonu her şey Van için!

Christian Prommer
Acısı hem maddi, hem de manevi devam eden Van depreminin ardından sadece devlet kurumları ya da özel şirketler değil, sanat toplulukları da elinden geleni yapıyor.
Özellikle 41 grup ve sanatçının katıldığı 'Van İçin Rock'ın şimdiden yüzlerce bileti satılmış durumda. Ama 'Van İçin Rock' yalnız değil.
Lounge FM ’in düzenlediği, 29 Ekim ’de Beyoğlu Tomtom Sokak ’ta gerçekleştirilecek  ‘Urban Festival Istanbul’ ise Biletix satışından elde edilecek gelirin tamamının Van ’a bağışlanacağını duyurdu. Caz, funk, soul gibi türlerden örneklerin izlenebileceği festivalin konuklarından bazıları Bajka, Christian Prommer's Drumlesson, Ben Westbeech And Band ve Mop Mop. Festivalin öne çıkan özelliği, sıradışı müzik kombinasyonları ve sahne şovları. Hindistan doğumlu olup Portekiz ve Güney Afrika’da büyümüş olan şair, şarkı sözü yazarı ve şarkıcı Bajka’nın Asya’daki bu uzun yolculuğu sanatçı kişiliğinin gelişiminde büyük rol oynamış. Neredeyse tüm dünyayı gezerek bu kültürlerin müziklerinden etkilendi ve kendine özgü bir füzyon tarz yarattı. Konserinde de bunları seslendirecek. Cazın yüksek ses teknolojileriyle evrilip elektronik müzikle kesiştiği bir noktanın var olabileceğine dair kanıt isteyenler nefes kesici Christian Prommer’s Drumlesson performansını kaçırmasın. Münih çıkışlı davulcu, prodüktör, DJ, proje adamı ve gerçek bir ilerici müzik dehası Christian Prommer’ın bu projesi için en kısa şekliyle Hi-tech bir caz grubu denebilir. Festivale katılanlar tek biletle aynı sokak içindeki Indigo, Garajistanbul, Indigo Lounge, Alt, Indigo Pub ve We’de farklı konserleri izleme şansını yakalayacak.

BİENALİ GEZİN
TİYATROYA GİDİN
Limonata - Tiyatro 0.2
Van'daki depremzedeler yararına düzenlenecek etkinlikler arasında tiyatro oyunları da mevcut. Örneğin Tiyatro 0.2, bu akşam İkincikat'ta sahneleyeceği 'Limonata' oyununun gelirini Van'a gönderecek. Eserde yazarın da deyimiyle "limonata gibi hem tatlı, hem ekşi bir aile" izliyoruz. Başrolde usta oyuncu Deniz Türkali var. Tipik bir anneyi, gel-gitleri olan zor bir rolü canlandırıyor. Türkali'yi yeniden sahnede görmek, ustalığını hatırlamak isteyenler için müthiş bir fırsat. Sadri Alışık Tiyatrosu da ‘Oğluma Bir Haller Oldu’ isimli oyununun 1 Kasım’da Kozyatağı Kültür Merkezi’ndeki prömiyerini depremzedeler yaranına oynayacak. Metin Zakoğlu, Cafe Theatre'da bu akşam sahneleyeceği 'Herkes mi aldatır' oyununun gelirini Van'a gönderecek. Ardından konser verecek olan Murat Evgin de aynı şekilde yapacak.
Plastik sanatlardan da Van'a yardım büyük. İstanbul Modern Sanat Müzesi, 30 Ekim Pazar günü müze ziyaretinden elde edilecek bilet gelirini Kızılay’ın yürüttüğü kampanyaya bağışlayacak. "Yeni Yapıtlar, Yeni Ufuklar", "Hayal ve Hakikat" ve "Tekinsiz Karşılaşmalar" sergilerinin yer aldığı İstanbul Modern Sanat Müzesi, yarın 10.00-18.00 saatleri arasında açık. Aynı şekilde 13 Kasım'a devam eden, İKSV'nin düzenlediği İstanbul Bienali'nin de pazar günkü bilet satışları Van için olacak.

Deniz İNCEOĞLU - Hürriyet Keyif - 29.10.2011)


17 Ekim 2011 Pazartesi

Şapkayı önünüze alıp bir kez daha düşünün

 Biliyorum bu yazıyı okuyan pek çok tiyatrocu dostum, tanıdığım ya da tanımadıklarım bana biraz kızacak.
"Ama yazmadan duramadım" derler ya, işte o moddayım...
Ne yazık ki yurtdışında tiyatro izleme fırsatını çok yakalayamıyorum. Bunun için Türkler'in sahnelediği oyunlarla karşılaştırma fırsatım da olmuyor.
Ama sağolsun İKSV (İstanbul Kültür Sanat Vakfı) hem tiyatro festivali, hem de özel davetlerle bize bu imkanı İstanbul'da sağlıyor.
Tıpkı geçen hafta Kevin Spacey'yi davet ettiği gibi...
"Allahım o neydi öyle", "Nasıl bir oyunculuk, nasıl bir kurgu" demek, sanırım durumu en net şekilde özetliyor.
Evet, pazar akşamı Kevin Spacey'nin III. Richard oyununu seyrettikten sonra aklıma ilk düşen bunlar oldu.
Bir de, yanımdaki birkaç kişiyle birlikte, ne yazık ki şunu söyledik "Türkiye'dekilerin çoğu bu işi bırakmalı."
Yalan yok, gerçek düşüncelerimiz bunlar...
Çünkü, "Ben çok iyi oyuncuyum", "Aman da bakın ne kadar iyi işler çıkartıyorum" diyenlerin, şapkasını önüne alıp şöyle bir kez daha adamakıllı düşünmesi gerekiyor.
Neden mi...
Kevin Spacey, tam 52 yaşında!
III. Richard'da, neredeyse tüm sahnelerde vardı, yaklaşık üç buçuk saat oynadı.
Üstelik tek ayağı, sakat gibi, yamuk dururken. İnadımdan oyunun bir süresinde sadece ayağını izledim, acaba yamuk bacağının topuğunu yere değdirecek mi, diye.
Ama hayır, indirmedi. Hiç dinlenmedi.
En gür sesi, en zor mimikleri, en dikkatli oyunculuğu sergiledi.
Çünkü, dünyanın önde gelen Hollywood yıldızlarından biri olsa, çok paralar kazansa da, nereden geldiğini unutmayan bir oyuncu Spacey. Tiyatroya olan saygısı ve sevgisi belli ki hiç tükenmemiş. Hâlâ izleyicisiyle televizyon ya da beyazperdede değil, canlı canlı buluşmak için uğraşıyor.
Burada yönetmen Sam Mendes'in payını da unutmamak lazım.
Özellikle ikinci perdedeki savaş sahnesini kurgulayışı, bizi bizden aldı. Akılları karıştırmadan aynı sahnede iki komutan ve askerleri gösterişi, gerçekten başarılıydı.
Evet, ne demiştik...
Şapkayı önümüze alıp bir kez daha düşünmemiz lazım!

(Deniz İNCEOĞLU - 15.10.2011 - Hürriyet Keyif)