17 Şubat 2010 Çarşamba

'40'ı keşfedin

Yıllardır Los Angeles'ta yaşayan, Requiem for a dream gibi filmlerde çalışan Emre Şahin, yazıp yönettiği ilk uzun metraj filmi 40 ile "!f İstanbul AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali"nin Keşif Bölümü'nde yarışacak. Filmde Kanlı Elmas filminden Ntare Mwine, Yaprak Dökümü dizisinden Deniz Çakır ve Krek Tiyatro oyuncularından Ali Atay başrollerde. Türk-Amerikan ortak yapımı film, Altın Portakal Film Festivali’nde Behlül Dal (Genç Yetenek) Jüri Özel Ödülü’ne de lâyık görülmüştü. Şimdi bu filmi 19-21 Şubat'ta festivali kapsamında izleyebilirsiniz.
Belki de amcasının tiyatrocu, babasının televizyoncu olması etkili oldu Emre Şahin'in 16 yaşında sinemacı olmaya karar vermesinde. Lisenin son iki senesini annesinin yanına gidip, Washington'da bitirdi. Bu dönemde arkadaşlarıyla sözde kısa filmler, çok ciddi olmayan şeyler çekti. Senaryo yazımı, tek başına yapılabileceğinden çoktan bir şeyler karalamaya başlamıştı bile. Ama onun dönüm noktası, sinemayı gerçekten istediğini anladığı zaman, Pulp Fiction'ı seyrettiğine oldu: "1994'te Tarantino'nun Pulp Fiction filmi çıktığında çok etkilendim. Sanırım sinemada 15 kez seyretmiştim. Oyunculuk, senaryo, yönetmeni... film her açıdan çok etkileyiciydi. Şimdi alıştık ama o yıllar için örneği olmayan, süper bir filmdi. Yarı komedi, yarı değil, birden başkahraman ölüyor, zamanı karmakarışık...Tam bana göre. Bu film sayesinde nasıl senaryolar yazmak istediğimi kavradım" diyor Şahin.
Bundan sonra da karışık konuları olan ve özellikle de İstanbul'da geçen kısa film senaryoları yazdı. İstanbul'u seçmesinin sebebi çok zengin bir şehir olması, gri havası, bilinmeyen sokakları ve tabii ki biraz da özlem. Hakkında pek çok film çekilmiş olmasına rağmen İstanbul'un hâlâ yeterince işlenmemiş olduğunu da düşünüyor.

200 BELGESEL ÇEKTİ

Şahin, üniversitede sinema eğitimi aldı. Son senesinde staj için Los Angeles'a gitti. O günden beri de orada çalışıp yaşıyor. Burada Panavision'daki stajı sırasında tüm angarya işleri yaptı ama bu hem o camiada tutunmasını sağladı, hem de işi öğrenmesini. "Requiem for a dream"in setine gittiğindeyse bu işi neden çok sevdiğini bir kez daha heyecanlanarak hissetti.
Bir gün karısı Sarah bir belgesel projesine katıldı. Dokuz ayda dünyayı dolaşaklardı. Şans eseri bir kameraman arıyorlardı ve tabii ki Emre Şahin hemen talip oldu. Sarah'yla sekiz sene boyunca neredeyse dünyanın her yerine gidip 200'e yakın belgesel çekti. Son çektiklerinden "Day after disaster"ı Türkiye'de History Channel'da izleyebilirsiniz. Washington'da bir nükleer bomba patlasa Amerikan hükümetinin ne yapacağını anlatan bir konusu var.
Ama Emre Şahin'in aklı hep sinemadaydı. Hep doğru zamanın gelmesini bekledi: "Sarah'yla Karga7 adlı bir yapım şirketi kurduk Los Angeles'ta. Orası kendi kendini yürütmeye başlamıştı. Kendimizi tekrar etmek istemiyorduk. Kafamdaki senaryoyu bitirmeye başladım. 2004'te İstanbul'da 'Çanta' adlı bir kısa film çekmiştim. Pek çok festivalde ödül kazandı. Oradaki temalar, 40'ın başlangıcı oldu."

TEHLİKELİ YERLERDE ÇEKİM YAPTIK

Sulukule, Tarlabaşı, Aksaray gibi ilçelerde yapılan çekimler bir buçuk yıl sürdü. Emre Şahin'in Amerika'daki şirketinden ekip geldi ve unutamayacakları maceralar yaşadılar: "Çekim yaptığımız yerler çok tekin değildi. Korunmak için bazı insanlara para vermeniz gerekti. İstanbul'un farklı bir yönünü öğrendik bu sayede. Önce çekeceğimiz mekanı belirledik sonra mahallelerdeki kahvelerde bazı kişilerle görüşüp koruma istedik. Bazı sokaklardan geçemiyorduk bile gruplardan dolayı. 'Bu kadar yolu bunun için mi geldin' diyenler oldu. Evet bir çılgınlık, delilik yaptık. Yapımcılar burayı tanımadığımız için kör cesaretiyle daha rahat olduğumuzu düşünüyor."

SEZEN AKSU FİLM İÇİN ŞARKI YAZDI
Film henüz gösterilmeden internette yayılan fragmanı çok konuşuldu. O kadar yayıldı ki Sezen Aksu tamamen kendi isteğiyle şarkı yazmak istedi. Ceza da filme üç şarkı yazdı. Ama bu şarkıları festival versiyonunda duyamayacağız. Vizyona girdiğinde olacak.

ÜÇ KARAKTER VE İSTANBUL BAŞROLDE
Filmde iki erkek bir kadın olmak üzere dünyaya bakışaçısı farklı karakterler var. Başta üçü de birbirini tanımıyor. Bir tanesi saf, iyi niyetli, her şeyin olabileceğine inanan Ntare Guma Mbaho Mwine'nin canlandırdığı bir Afrikalı. Nijerya'da çocukken zengin bir kıza aşık oluyor. Büyüdüklerinde kız Paris'e gidiyor. Çocuğun aklıysa hep onda. Biriktirdiği parayla kaçak gemiye binip Paris diye İstanbul'a geliyor. Amacı yine para biriktirip Paris'e gidebilmek. İkinci karakter, Deniz Çakır'ın canlandırdığı Sevda hemşire. Hayatına bir anlam verebilmek için yenilikler deniyor. Son denemesi de numeroloji. Üçüncü karakter de Ali Atay'ın canlandırdığı Metin. Çocukken babasını öldürüp İstanbul'a kaçmak zorunda kalan biri. Tarlabaşı'nda taksici ama aslında uyuşturucu kuryeliği yapıyor. Hayatında hiç bir şeyin iyi gitmeyeceğine inanıyor.
Üçünün arasında dönüp duran parayla hayatlarının nasıl değiştiğini görüyoruz. Tüm hikayelerin altında ise ciddi bir karamizah olduğu görülüyor.

BAZI SAHNELERİ GEZERKEN ÇEKTİK

Filmin bir diğer başrolü de İstanbul'a ait. Yönetmen Emre Şahin şöyle anlatıyor: "İstanbul filme çok şey katıyor. Bu yüzden bazı sahneleri belgesel gibi çektik. Tarlabaşında, Sulukule'de öylesine yürürken başımıza gelen şeyleri kameraya aldık. Yani filmin bazı bölümleri doğaçlama ya da başka bir deyişle gerçekten hayatın içinden oldu.
Sokaklarında dolaşmaya cesaret edilemeyen, çoğu zaman polisin "Biz sizi koruyamayabiliriz" dediği yerlerde çekimler yaptık. Filmi izleyenler arasında İstanbul'da böyle yerler olduğunu bilmeyenler vardı.

-----***-----
40, numaralojide kader anlamına geliyor. Sevda karakterinin hayatını numaralara göre organize etmesi 40 ismini seçmemizin sebeplerinden biriydi.
-----***-----

40'IN NE FARKI VAR
*Kültür Bakanlığı'ndan, sponsorlardan para almadan bağımsız çekildi.
*Posterleri Hollywood’da yaşayan ünlü tasarımcı Emrah Yücel yaptı.
*Emrah Yücel ayrıca bu filmle ilk yapımcılık deneyimini yaşadı.
*Filmde Heroes ve Kanlı Elmas'tan tanıdığımız Ntare Guma Mbaho Mwine de oynuyor. Film için Türkçe de konuştu.
*Filmin görüntü yönetmeni Emmy adaylı Clint Lealos.


(Yazı: Deniz İNCEOĞLU Fotoğraf: Levent ARSLAN - Hürriyet Keyif - 13.02.2010)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder